EFNAN ATMACA Milliyet- Depremin üzerinden 19 gün geçti. Bölgede en önemli sorun barınma. Şimdilik yaşadıkları şehirlerden akrabalarının yanına gidebilenler ya da köylerde sığınabilecekleri yerleri olanların dışında kalanlar çadır kentlerde yaşam mücadelesi veriyor. Malatya’da 14 çadır kent var. Bu çadır kentlerin en büyüğü Kayısı Araştırma Merkezi’nde kurulu.
Çadır kentlerde çoğunlukla Suriyeli mülteciler kalıyor. Yerli halk ile Suriyeli mülteciler ayrı ayrı çadır kentlere yerleştirilmeye çalışılıyor. Nevin Hemşire’yle tanıştığımızda onunla doğumuna vesile olduğu ve adını verdikleri bebeği bir araya getirmek için çadır kente yerleştirildikleri söylenen Suriyeli aileyi görmek istedik. Ama öğrendik ki dil problemi yüzünden aile çadır kente götürülecekleri anlamamış ve evlerine geri dönmüş. Yaşadıkları mahalleye gittiğimizde orada başka mültecilerin de olduğunu gördük. Nevin bebeğin annesi ile teyzesi ateşler içinde yanıyordu. Vesile olduk, ambulans geldi ve aile sağlık yardımı da alıp oradan çıkarıldı.
Kayısı Araştırma Merkezi’ndeki çadır kentte ise sadece tek bir Suriyeli mülteci aile var. Burası olabildiğince düzenli. Bembeyaz görünen zeminin kar olduğunu sandık önce ama beyaz kum dökmüşler.
Tuvalet sorununun giderilebilmesi için sürekli çözüm aranıyor. Yıkanmak için de kocaman bir çadır kurulmuş. İçinde 16 duş kabini var. Kadınlar ve erkekler olarak bölünüp banyo günleri ayarlanıyor. Kadınlar için bir de kadın asker çağırmışlar. Herkes evine döneceği günü bekliyor. Çoğu kendi yemeklerini pişirmeyi özlemiş. Buranın tek neşesi çocuklar. Asker hepsine görev vermiş. Tam okul olarak kullanılan çadıra bakacakken Hüseyin geliyor. Bizi durdurup “Buranın görevlisi benim” diyor. Sonra her gün neler yaptıklarını anlatıyor. Çocukların en yakın arkadaşları da askerler. Birine bir askerin resmini çizerken görüyoruz. Asker ise çocuğu kırmamak için hiç kımıldamadan poz veriyor ona dakikalarca.
O yüzler unutulur mu?
Elbistan’daki çadır kentte ise mülteci çok az. Biri yanımıza yaklaşıp depremzedelerle çok fazla konuşmamızı ve özellikle çocukların fotoğrafını çekmemizi istiyor. Hassasiyete dikkat edip depremzedelerle konuşuyoruz. Çocuklar ise hep oyun peşinde. Çadır kentin kurulduğu yer Elbistan’ın en güzel mesire alanı. Burada şehrin en bilinen camilerinden Ebu Bekir Camisi varmış. İlk depremde az hasar almış, ikincisinde de ise ağır yaralanmış. Buraya çadırkent kuracakları için camiyi yıkmışlar. Mehmet Hoca “Ceyhan’ın doğduğu yer burası. Öyle güzeldi ki, keşke yıkılmadan görebilseydiniz. Cemaatten tanıdık yüzler gördüm yine depremzedeler arasında. Ama öyle çok yüz var ki hatırladığım. Binalar yapılır, yaşam eskiye döner ama o yüzler unutulur mu?” diyor. Sonra yıkılan camideki kedisini anlatıyor. Anlatırken gözleri doluyor: “Camide kalan kedim vardı Şirin, bir de kitaplarım. En çok Şirin’e üzüldüm. Hiç ayrılmadı yıkıldıktan sonra buradan. İçeriye girmeye çalıştı. Şimdi çadırkentte dolaşıyor. Akşamları da gelip enkazın başında uyuyor.”
İhtiyacı kadar alsa
Malatya’dan Kahramanmaraş’a giderken Gölbaşı’ndan, Pazarcık’tan geçiyoruz. Küçük küçük çadır kentler var. Depremzedelerin hepsi evlerinin yanına kurmak istiyor çadırlarını. Kahramanmaraş’taki en büyük çadır kentlerden biri ise 12 Şubat Stadyumu’nda kurulu. Buranın neredeyse tümü Suriyeli mülteciler. Kahramanmaraşlıların çoğu diğer kentlerde olduğu gibi gitmişler. Zaten şehirlerin hepsi arama kurtarma çalışmaları bitip enkaz kaldırma başladığından beri hayalete dönüşmüş. Bu çadır kentte de en büyük sorun hijyen. Bize mihmandarlık yapan bir Kahramanmaraşlı depremzede “Görevliler ellerinden geleni yapıyor herkese her türlü yardımı ulaştırmak için ama biz istemeyi bilmediğimiz için geride kalıyoruz. Bize sıra geldiğinde bitmiş oluyor” diye anlatıyor. “Herkes ihtiyacı kadar alsa, olmaz mı?” diye çağrıda bulunuyor.